Zulmü Onaylatmanın Adı Seçme Hakkı
İslam âlemi, İslâmi kimliğinden
uzaklaştırılmasından ve ümmet bütünlüğünü temsil eden hilafetin ortadan
kaldırılmasından bu yana gerçekte halklara siyasi iradelerini ortaya koyma
hakkı vermeyen ama görünüşte "halkın kendi kendini yönetmesi" olarak
nitelendirilen "demokrasi" oyunu ile oyalanıyor. Aslında yıllardır
sürdürülen ve Müslüman toplumları kendi değerlerinden uzaklaştırmayı amaçlayan
yoğun ifsat politikalarına rağmen onlara hileden uzak bir seçme hakkı
verildiğinde seçimlerinin yine İslâm'dan yana olduğunu gerek çağdaş emperyalizm
ve gerekse onun uzaktan kumandalı yerli işbirlikçileri açıkça gördüler. O
yüzden bu hakkı onlara asla vermek istemiyorlar. Zaten bu halkların zulme
başkaldırmalarının amacı da kendilerine değerlerine uygun, her türlü hileden
uzak özgürce seçim yapma hakkı tanınmasıydı. Çünkü bu hak verildiğinde seçimi
İslâm'dan, onun münkerin engellenmesi ve marufun uygulanması ilkesine dayalı hükümlerinden
yana olacaktı. Bazı yerlerde kararlı mücadeleyle bu konuda elde ettikleri,
işbirlikçi hainlerin silahlarıyla zorla geri alındı. Şimdi oralarda güya
halklara seçme hakkı veriliyor. Gerçekte yapılmak istenen ise zulmün zorla
onaylatılmasına seçim kılıfı geçirilmesidir.
Diktatörlüğün Hâkimiyet Alanlarında
Arka Arkaya Seçimler
İlginçtir ki halkın özgür
iradesine ve meşru taleplerine karşı silahların konuşturulduğu, bu yolla zulüm
rejimlerinin, arkasında çağdaş emperyalizmin yer aldığı totaliter diktatörlüklerin
hüküm sürdüğü İslâm beldelerinde bu sıralarda arka arkaya seçimler yapılıyor.
Bazılarında güya halk cumhurbaşkanını seçiyor. Bazılarında seçimi halk yapmıyor
ama temsilcilerinin oluşturduğu parlamento yapıyor. O da çeşitli oyunların,
hilelerin peşinde. Bazılarında ise halktan güya bu parlamentonun üyelerini
belirlemesi isteniyor.
Bunlardan Cezayir'de bir ayağı
değil iki ayağı da çukurda olan ve ülke halkına yapılan insanlık dışı zulmün
sopası olarak kullanılmanın cezasını derin çukurlarda vermenin hesabını yapma
ihtiyacı duymadığı görülen ve oy verebilmesi için sandık başına tekerlekli
sandalyeyle getirilen Abdülaziz Buteflika'nın Cezayir halkına bir kez daha
seçtirilmesi oyunundan Vuslat'ın geçen ayki sayısında yayınlanan yazımızda söz
etmiştik. Bu ay da başka beş ülkede arka arkaya oynanan seçim oyunu hakkında
özet bilgiler vermek istiyoruz.
Irak Halkı İşbirlikçiyi Seçti mi?
Irak'ta bir yandan Nuri
el-Maliki, kendisini istemeyenlere karşı işgal güçlerinin sergilediği vahşetten
geri kalmayan insanlık dışı saldırılarla havadan ve karadan ateş yağmuru
yağdırmaya devam ederken diğer yandan 30 Nisan 2014'te güya halka parlamento
üyelerini seçtirdi. Fakat ne kadar ilginçtir ki daha sayım işlemleri bile doğru
düzgün yapılmadan, halkın kendi adaylarını seçtiğini ilan etti. Çünkü o Irak
halkının eli sopalı gardiyanını çok sevdiğini ve bir başkasını seçmesi
ihtimalinin bulunmadığını düşünüyordu.
Irak'ta 328 sandalyeli
parlamentonun üyelerinin belirlenmesi için yapılan seçimlerde oy kullanımının %
60 oranında gerçekleştiği ileri sürüldü. Maliki'nin zaferini ilan ettiği
seçimlerin kesin resmî sonuçları biz bu yazıyı yazarken de henüz ortaya çıkmış
olmadığı için net bilgi veremesek de seçimlerin sadece bir oyun olduğunu
bildiğimizden kesin sonuçlar açıklandıktan sonra da değişen bir şeyin
olmayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Fakat ilginçtir ki ABD ve İran
komplosunun ortak adamı olan Maliki, kendisini seçtiğini iddia ettiği halka
saltanatını kabul ettirebilmek için hâlâ silahlarını konuşturmaya ihtiyaç
duyuyordu. Öyle ki seçim kampanyasının sürdürüldüğü Nisan ayı boyunca
gerçekleştirilen saldırı ve karanlık bombalamalarda öldürülen insan sayısı
1000'i geçmişti. Yani Suriye Baas'ından çok da geri kalmadığı ve adeta ABD
işgali devam ediyormuş gibi savaşın sürdürüldüğü ortadaydı. Ne var ki onun
saldırı ve katliamları hep Baas katliamlarının gölgesinde kaldığından sıkıntı
çekmiyor.
Afganistan Halkından Yeni Bir Gardiyan
Seçmesi İsteniyor
Afganistan'da işgal ve
emperyalizmin sopası olarak yıllardır kullanılan Hamid Karzai artık eskimiş
olmalı ki uluslararası emperyalizm, halka yeni bir sopa seçtirme ihtiyacı
duyuyor. Bunun için de iki aşamalı seçim sistemi uygulanıyor. Birinciden sonuç
alınamadığı için 14 Haziran 2014'te ikinci tur gerçekleştirilecek. İkinci turda
birincide oyların % 45'ini alan ve kukla yönetimin eski Dış İşleri Bakanı
Abdullah Abdullah ile % 31.6 oy alan ve yine eski kukla hükümetlerden birinin
Maliye bakanlığını yapan Eşref Gani Ahmedzey yarışacak. Abdullah Abdullah'ın
uluslararası kamuoyunda popülaritesi ve küresel güçlerle bağlantısı daha fazla
olduğundan onun kazanması ihtimali daha yüksek görülüyor. Fakat "tencere
dibin kara" türü iki adayın hangisi kazanırsa kazansın değişen olmayacak.
Taliban da konu hakkında yaptığı açıklamada seçimin sadece ABD'nin bir
oyunundan ve tam bir tiyatrodan ibaret olduğunu dile getirdi.
Hizip, Lübnan'ı Yeniden Baas'ın Arka
Bahçesi Yapma Çabasında
Lübnan'ı uzun süre işgal altında
tutan sömürgecilerin bu ülkenin halkına hediye ettiği ve uygulaması için
zorladığı sisteme göre cumhurbaşkanının hıristiyan Maruni kesimden olması
gerekiyor. Maruni de Arap kökenli katoliklere deniyor. Dünya kamuoyuna
"ılımlı" siyasetçi olarak yutturulan, ülke içinde de Trablus'ta 35
bin Filistin mültecinin yaşadığı Nehru'l-bârid kampının yerle bir edildiği
saldırının komutanı olması sebebiyle Filistinli mültecileri istemeyenlerin
"kahraman" ilan ettiği eski genelkurmay başkanı General Mişel Nihad
Süleyman'ın görev süresi 25 Mayıs 2014'te doluyor. Fakat aynı zamanda
militanlarını kâtil Baas saflarında savaştırarak onun zulüm rejiminin ayakta
kalmasına büyük katkıda bulunan ve kendini "Hizbullah" olarak
adlandıran örgüt Lübnan'ı yeniden Suriye'nin arka bahçesi yapmak için buna
uygun aday üzerinde ittifak sağlanmasını istiyor. Bu gerçekleşmediği için de
parlamentodaki adamlarının cumhurbaşkanının seçileceği oturumlara katılmamasını
sağlayarak oturum yeterlilik sayısının oluşmasını engelliyor. Bu tıkanıklığın
nasıl aşılacağı konusunda ise biz bu yazıyı yazarken henüz bir kanaat oluşmamıştı.
Sinsi Mareşal'le Merd-i Kıpti'nin Seçim
Tiyatrosu
Her halde bu seçim
tiyatrolarının en gülünç olanı da halkın seçme hakkını silahların gücüyle ve
eşkıyalık yöntemleriyle elinden alan, sonra da kendi halkına karşı yürüttüğü
savaşla askerî darbe gerçekleştirmeyi büyük zafer sayarak rütbesini mareşalliğe
yükselten Abdülfettah Sisi'nin şimdi de kendini seçtirmesi oyununun sahneye
konduğu Mısır'da oynanıyor. Başlangıçta onunla birlikte adaylığa niyetlenen ve
hatta fiilen aday olanlardan bir kişi dışında herkes kendilerinin sadece manken
olarak kullanılacaklarını ve bu görevlerinin de sinsi mareşalin seçtirilmesi
için çıkarılacak sonuçların yasallaştırılmasında işe yarayacağını gördükleri
için çekildiler. Böyle bir görev için sahnede kalmaya razı olan tek kişi ise
Hamdin Sabbahi adlı merd-i kıptiydi. Muhtemelen onun kalmaya razı olması da
arkasındaki Kıpti kesimin Mareşal Sisi'ye verdiği destekten kaynaklanıyordu.
Çünkü onun da çekilmesi durumunda "çok adaylı seçim numarası" tamamen
havaya uçmuş ve oyunun sadece Sisi'nin kendi saltanatını yasallaştırma amaçlı
olduğu iyice açığa çıkacaktı. Mısır'da oy kullanma işlemi 26-27 Mayıs
tarihlerinde gerçekleştirilmiş olacağı için muhtemelen siz bu yazıyı okurken
emperyalizmin siyonist işgalcilerin güvenliğini sağlama alabilmek için buradaki
halkın özgür iradesine darbe vurmakta kullandığı diktatör Sisi zaferini ilan
etmiş olacaktır.
Fakat ilginç olan iki şey
diktatörün seçim vaatlerinin halkın büyük bir kesiminin desteklediği ve
gösterdiği adayı da cumhurbaşkanı seçtiği Müslüman Kardeşler'i ortadan
kaldırmaktan oluşması ile mazlum halka karşı eşkıyalığın başını çeken ve
Rabiatu'l-Adeviyye Meydanı katliamı başta olmak üzere birçok katliamdan sorumlu
eşkıyayı kendini "selefi" diye yutturan Nur Partisi'nin açıktan
desteklemesiydi.
Sisi'nin söz konusu vaatleri
tamamen boşunadır. Çünkü İhvan, halkın yarıdan çoğunun açık desteğini ve en az
üçte ikisinin sevgisini kazanmış bir harekettir. Sisi'den önceki diktatörler de
bu hareketi ortadan kaldırmak için savaş verdiler. Ama verdikleri savaşlar o
diktatörleri bitirirken Müslüman Kardeşler'i bitiremedi. Çünkü böyle bir
hareketi ortadan kaldırabilmek için en az Mısır halkının yarısını ortadan
kaldırmak gerekir.
Nur Partisi'nin eşkıyaya desteği
ise arkasındaki Suud desteğinden kaynaklanıyor. Böyle bir partinin kendini
selefi olarak yutturması, vahşi Baas'ın saflarında savaşan örgütün kendini
"Hizbullah" olarak adlandırmasına benziyor. Birinin kendini
"sünni" ve bunun da ötesinde "selefi" diğerinin ise
"şii" olarak tanımlaması bir şeyi değiştirmiyor. Zulme destekte ortak
noktada buluşmaları aynı kategoriye girdiklerini gösterir.
Suriye Halkının Seçimi: Ölümlerden Bir
Ölüm Bir Beğen
Suriye'de vahşi saltanatını
sürdürebilmek için günde ortalama 200 insan katleden, sürdürdüğü savaşta
öldürdüğü insan sayısı resmi açıklamalara göre 165 bini bulan, ülke nüfusunun
yarıdan çoğunu ya ülke sınırları içinde bir başka beldeye veya tamamen sınır
dışına hicret etmeye zorlayan, kendi evlerinde hayatlarını sürdürmeye
çalışanlara da sürekli ölüm korkusu yaşatan Beşşar Esed de güya 3 Haziran 2014
tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimleri yaptıracak. Üstelik seçimler bu kez çok
adaylı olacak ve Beşşar'ın gerçekleştirdiği "siyasi reformlar" gereği
halktan yedi adaydan birini seçmesi istenecek. Gerçekte ise Esed dışındaki
adayların sadece reformların uygulandığı saçmasının yutturulması için ve büyük
bir ihtimalle istemeyerek, başlarındaki diktatörün baskısı sonucu aday
oldukları tahmin ediliyor. Bunu bir yolculuk esnasında direnişçiler tarafından
kaçırılan, adaylığı kabul edilmemiş aday adayı Albay Muhammed Hasan el-Ken'an
dile getirdi. Zaten Esed dışındakilerin seçilme beklentileri olmadığı gibi
böyle bir şeyi temenni etmedikleri de sergiledikleri tavırdan anlaşılıyor.
Hepsinin Esed'in muhaliflerinden değil taraftarlarından oluşması da bunu tahmin
edebilmemiz için yeterlidir.
Katiller Silahla Aldığını Sandıkla Geri
mi Veriyor?
Üzerinde durduğumuz seçim
oyunlarının hepsi sonu belli ve sadece birer göz boyamadan ibaret seçimlerdir.
Çünkü maksat halkın siyasi iradesini ortaya koymasına imkân vermek değil
gayrimeşru zulüm rejimlerini ve onların baskıcı diktatörlerini çeşitli
hilelerle ezilenlere onaylatmak suretiyle meşrulaştırmaktır.
Fakat bunların inandırıcı olması
mümkün değildir. Zalimler, halkın Mısır'da dün direnerek aldığı seçme hakkını
önce fitne savaşı vererek ardından da silahları devreye soktuğu askerî darbeyle
geri aldı. Dün zorbalıkla ve silah gücüyle aldığı bir hakkı bugün sandıkla geri
vereceğine inanmak tamamen saçmadır.
Suriye'deki diktatör halkın
özgür iradesini kullanmasına müsaade etmek istemediğinden, kendileriyle menfaat
ilişkileri içinde olduğu bölgesel ve küresel güçlerin de desteğiyle üç yıldan
fazla zamandır kan döküyor. Böyle bir zulmün sürdüğü bir ülkede halka gerçek
anlamda seçme hakkı verilirse ezilen halkın katil diktatörü kesinlikle seçmeyeceğini
aklı başında herkes tahmin edebilir. Ama göreceksiniz diktatör seçimden büyük
bir zaferle çıkacak, büyük çoğunluğun oylarıyla yeniden cumhurbaşkanı
seçilecektir.
Irak'ta halkıyla savaşan
ihanetçi zaten sandıklara atılan oyların sayılmasını beklemeden zaferini ilan
etti.
Katiller cinayetlerine yerine
göre yargı kılıfı geçirdikleri gibi seçimlerde de sandıkların
"meşrulaştırma" yönünden yararlanıyorlar.
Bilgi:
Yazımızda
seçimler konusuna özet bilgilerle yer vermemize rağmen birkaç seçim oyununu
birlikte ele aldığımızdan Filistin'deki uzlaşma ve büyük felaketin 66. yıl
dönümünü konuları üzerinde duramadık. Ancak bu konuları Özel FM'de yayınlanan
Dünya Döndükçe programlarımızda ele aldık ve bu programların ses dosyalarını
kişisel web sitemizden (www.vahdet.info.tr) dinleyebilir ve çekebilirsiniz.
Emperyalizmin Afrika'da İslâm'a karşı savaşının iki kirli yüzünü oluşturan
hıristiyan Antibalaka örgütüyle, "radikal İslâmcı" diye lanse edilen
"Boko Haram" ve onun Suriye nüshası sayılan IŞİD örgütünün rollerini
Ribat'ın Haziran sayısı için yazdığımız yazıda ayrıntılı ele aldık.
Emperyalizmin Libya'ya da bir Sisi oyunu oynamak için sahneye çıkardığı Halife
Haftar hakkında Yeni Akit'te yayınlanan "Fitne Libya'dan Elini
Çekmedi" ve Vuslat'ın Mart sayısında yayınlanan "Demokrasi
Müntesiplerinin Darbeler Silsilesi" başlıklı yazılarımızda bazı
değerlendirmelerimiz olmuştu. Bu yazılarımızı da web sitemizden okumanız
mümkündür. Haftar'ın son çıkışlarını da inşallah Dünya Döndükçe programında
değerlendirmeye çalışacağız.